ÇOCUKLARDA KAYGI BOZUKLUKLARI
Kaygı, korku; hepimizin zaman zaman yaşadığı normal duygulardır. Bu durum aşırı olduğunda, davranışlarımızı etkilemeye başladığında, hayatımızı olumsuz etkiler. Kaygı ve korkular insanın yaşamını kısıtlar, engeller ve kişiyi mutsuz eder.
Bu durum çocukların hayatlarını olumsuz etkiler. Çekingen, içe kapanık, hep tedirgin, duygularını anlatamıyorsa, bazen panik, bazen takıntılı, bazen utanç içinde hissetmesine neden olur. O küçücük kalbin, hayatı algılarken bu duygularla başa çıkması, onda davranış bozukluklarını oluşturur ve ruhsal, duygusal gelişimini de olumsuz etkiler.
Örn:(isimler gerçek değildir, örnek olması için yazılmıştır.)
Ali; 3yaşında. Bir bardak su içtiğinde üzerine damlayan sudan rahatsızlık duyar ve pantolonu değiştirtmek için panik olur ve ağlar.
Ayşe; 7 yaşında. Anne ve babasının tüm ısrarlarına rağmen kendi yatağına gitmez, korktuğunu söyler ve kendisine zarar gelebileceğini düşünür. Anne ve babasının yatağında uyur.
Cem; 12 yaşında ve asansöre tek başına giremiyor. Evleri 9.katta ve okula giderken anne veya babası onu asansöre bindirmekte ve indirmekte.
Oya; Lisede, derste başarı durumu çok iyi ve çok iyi şarkı söylüyor. Ama okulun pis bir yer olduğunu düşündüğü için tuvalete gidemediğinden, karın ağrısı, konsantrasyonunda bozukluk, ve altına kaçırıp rezil olacağı düşüncesi ile boğuşuyor. Elinde peçetesiyle her oturduğu yeri siliyor ve ellerini sürekli yıkıyor.
Can; 1.Sınıfa yeni başladı ve okul arkadaşlarına adaptasyon sorunları yaşıyor. İçine kapandı ve o neşeli çocuk artık saklanıyor, görünmemeye çalışıyor. Sürekli ateşi çıkıyor, okulda sürekli karını ağrısı çekiyor ve sürekli terliyor. Okulda konuşmuyor ve utanıyor.
Selin; Annesi ve babası boşanalı iki yıl oldu. O hiçbir şey istemiyor, annesiyle telefonda konuşmakta istemiyor, buluşmalara da gitmek istemiyor. Yemek seçiyor. Hep öfkeli ve okulda herkesle kavga ediyor.
Sizce bu çocukların sorunları ne ?
Yaygın kaygılar, takıntılı davranışlar, sosyal kaygılar, travma sonrası stres bozukluğu, öğrenme güçlükleri, ayrılma korkuları, bağlanma çeşitleri ve daha bir çok neden…
Gelin sorunlara birlikte ışık tutalım. Onları bu belirsizlikten koruyalım.
EVLİLİK SORUNLARI
Neler oluyor o kadar zorluklara rağmen tam birbirimizi bulmuş, hayatı tam rayına sokmuşken, eşim benden uzaklaşıyor? Ne oluyor da onda baştaki heyecanı, ilgi ve sevgiyi göremiyoruz? Aşk devam etmiyor mu ? Evlilik aşkı öldürüyor mu? Yoksa beraber yaşamak mı evliliği monotonlaştırıyor. E tabii bir de işin içine çocuklar girince eş mi, yoksa ebeveyn mi karmaşası arasında tıkılıp kalıyoruz. Problemlerin iletişim problemleri iletişememek olduğunu biliyoruz. Arkasından her ne kadar sevgi gelse de evlilikte tutkunun, şehvetin bitişi evliliği kör noktaya götürüyor.
Bir evliliği sadece sevgi bir arada tutamaz, biliyorsunuz insanlar yirmili yaşlarının büyük bir kısmını hoş vakit geçirmek ve ömür boyu adanmışlığı ertelemek gibi duygularla, birinin hayatına demir atmaktan vazgeçip, hayatın tadını çıkarmak tabiri caiz ise yaşamak istiyor. Çünkü evlilik, adanmışlık, çaba, emek ve zorluklara katlanmak olarak algılanıyor. Ve gerçekten günün birinde sabah kalkıyorsunuz yanımızdaki adam ya da kadın aslında bu hayatı sonuna kadar devam ettiremeyeceğiniz biri. Ve evlilik debelenmeye başlıyor. Peki evliliğin itibarı bitti ve insanların büyük bir kısmı boşanmaya çabalıyorsa neden insanlar hala evlenmeye çalışıyor? Şunu söylemeli ki sevgi, evliliğin var olması için temel nedendir ama bunu biraz umduğumuzdan fazla büyüttük galiba. Çünkü sevgiden daha kuvvetli bir çekim gücü olan şehveti unuttuk.
Şehvetin gücü karşı konulamaz bir kuvvet. Bir kadın için şehvet sancıları çeken bir adam çocuklarının annesini aldatabilir, ahlakı yükümlülükleri unutabilir, sağduyusunu yitirebilir. Çünkü şehvetin ezici gücü karşısında sevginin pek bir şansı yoktur.
İşte evlilikler şehvet ve tutkudan yoksunlaşınca, duygular ifade edilemeyince, tutku için vakit ayıramayınca, onu hayatınızdan çıkarınca evlilik çatırdamaya başlar ve siz acaba evliliğimizde sevgi bitti mi diye düşünmeye başlarsınız. Evlilikler günümüzde çok üzücü bir durumda. Çünkü şehvetin gücü maalesef içinde yok. Mutlu bir evliliğin en etkili duygusu arzu etmektir arzu duyulmaktır. Siz sırf babanızı , annenizi seviyorsunuz diye ömrümüzün sonuna kadar onlarla yaşama mecburiyeti duymazsınız. Ama arzuladığınız bir kadın ya da bir erkeği elde edebilmek için iPhone kuyruğunda bekler gibi senelerce bekleyebilirsiniz.
Gelin unutulan duygularınızın peşine düşelim. Nerede hata yapıyoruz? Eşimizi sürekli eleştiriyor, yargılıyor muyuz ? Negatif düşünceleri belirleyelim, yerine pozitif bakış acıları oluşturalım.
Mükemmeliyetçilik
Mükemmeliyetçilik; kişinin mümkün olmayana ulaşma çabası, hata yapmamak, her şeyin en iyisine ulaşmak için azim, hırs ve çaba göstermektir diyebiliriz. Bu durum ilk bakışta olumlu bir durum gibi gözükse de aslında mümkün olmayacağı bir duruma ulaşma çabasıdır. Mükemmeliyetçi kişilikler, yüksek beklentileri sebebi ile onay, takdir, sevgi ve başarı göreceklerini düşünürler.
(daha&helliip;)Posttravmatik Stress Bozukluğu
Stres; vücudu ve ruhsal durumu olumsuz etkileyen ve yaşamda karşılaştığımız travmalar sonucu oluşan bozukluklardır. Travmatik sebeplere verilen tepkiler ve başa çıkma yöntemi, bu durumlara karşı hastalıkların oluşmaması için kullanılan kalkanlardan biridir de diyebiliriz.
(daha&helliip;)Aile İçi Şiddet
Aile içi şiddet büyük oranda kadına ve çocuklara yöneliktir. Şiddeti gerçekleştiren kişi çoğu zaman erkektir. Yakın ilişki içinde olan partnerler, nişanlı çiftler, eşler, anneler ve çocukları, babalar ve çocukları, büyük çocuğun küçük çocuğa ya da eşlerin birbirine uyguladığı bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesidir.
(daha&helliip;)DÜRTÜSELLİK NEDİR?
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtilerinden biri olan dürtüsellik; temel anlamda kişinin davranışlarına limit koymada problem yaşamasıdır. Dürtüsel olan kişiler isteklerini gerçekleştirmek konusunda sabırsızdırlar. Sonucu düşünmeden hareket ederler. Mantıklı olup olmadığını düşünmez, sadece keyif aldığı şeyleri devam ettirmek isterler. (daha&helliip;)
Göç Ve İnsan psikolojisi
İnsanlar hayatı pahasına neden ülkesini terk eder? Tır konteynırlarında nefessiz kalma ya da açık denizde boğulma olasılığına rağmen neden göç ederler? Göçü yaşayan İnsan psikolojisi hakkında biraz farkındalık oluşturalım istiyoruz. (daha&helliip;)
Doğum Hüznü
Yeni doğum yapan anneler doğumdan sonra bir çok duygusal iniş ve çıkışlar yaşar. Bu duygusal iniş çıkışlar kısmen hormon seviyelerindeki değişikliklerden kaynaklanır. (daha&helliip;)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu (DEHP)
Çocukluk çağının en önemli problemlerinin başında gelen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ilk olarak 1902 yılında George Still tarafından tanımlanmış, 1. Dünya savaşı sırasında organik hareketlilik olarak adlandırılmış ,1947 yılında minimal beyin zedelenmesi sendromu denmiş ve ilerleyen zaman dilimlerinde ise ismini dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu şeklinde almıştır. (daha&helliip;)